16 Şubat 2021 Salı


Ferit Edgü- Van Gogh Yüz Yıl Sonra


* Aşağıdaki yazılar Ferit Edgü'nün, yüzüncü yılında Van Gogh anısına kaleme aldığı kitaptan doğrudan yapılmış alıntılardır. Van Gogh ile ilgili yabancı kaynaklardan müteşekkil büyük bir literatür vardır. Türkiye'den bir yazarın, sanatçı kimliğiyle Ferit Edgü'nün bu literatüre yaptığı katkı oldukça anlamlıdır. Bir Türk yazarın kaleminden Van Gogh'un yaşamını, resimleri ve sanatını okumak baya zevkli.


Çünkü özgürlük de, kurtarıcı ıık da yaratıcılıktadır, resimdedir.

Ama gene de devam eder. Ressam olmaya karar verdikten sonra, yalnızca resim yapacaktır. 

Oysa, karar çoktan verilmitir. Tüm baarısızlıı, bu içinde patlamayı bekleyen ressamlıından kaynaklanıyordur da, ne o, ne bakaları biliyordur.

Dünyanın çamuruna bulamamanın tek yoludur yaratmak. 

Çünkü bakalarının diliyle konuarak sanatçı olunmaz. 

Mutsuzluu, yalnızlıın bir uzantısı olarak, yazgısı olarak kabullendii kesin.

O yalnızca, acının sevince; yalnızlıın birliktelie; gecenin gündüze dönümesini istemektedir.

Belki bu istekle, yıldızlı gecelerin resmini yapmak cesaretini göstermitir.

Ama yaratmak için ilkin kendi sesine sahip olması gerektir.
Ne talihsizlik!
Eitilmemi, kötü, berbat bir sesi vardır.
Kendi kendine, baka okuya eitir sesini. Güzel bir ses deildir aradıı. Kendi sesidir. Mektuplarında hep bu sesi arar. Çiziktirmelerinde hep bu sesi arar. Resimlerinde bu sesi arar.
Çoktan bulmutur sesini. Olsun, o gene arar. Van Gogh, Nietzsche'yi aynı yıl, aynı ay, aynı gün öyle yanıtlayabilirdi: "Günaydın, bana izin verilenleri görmeye çalııyorum." 

ki deli. ki dehâ.
Birinde sözcükler, kavramlar. kincisinde biçimler ve renkler.

Ayna, yaamın aynası, içinde kendisini
görmek istedii ayna, bir deil bin kez kırılmıtır.
Ve hep o kırık ayna imgesi ile yaayacaktır. Tüm otoportrelerini ayna karısında gerçekletirir.
Kendi kendisinin hem modeli, hem ressamıdır. 

"Anari, karamsardır." 

Karamsarlıkta doar ve bu karamsarlıı yansıtır.

Van Gogh'un hayranlık duyduu Japon resminin ustalarından Hokusai, ömrü boyunca, otuz-sekiz kez adını deitirmitir. Her üslûp deiiminde, gelenek gerei, adını (imzasını) da deitirmitir. 

Kimi zaman yenilgiye uramı olmak, zafer kazanmaktan daha önemlidir.

Adı Zafer olan ve tüm yaamı yenilgilerle geçmi bir insan.
Yenilgiyse yenilgi!
Yazgıysa yazgı! 

Yaamın sillesini yemekse, yaamın sillesini yemek!
Ama tüm bunlara karı koyacak olan yaratılan resimlerdir. 

Gün boyu yaratılan, gece boyu dülenen resimler.

Deliler gibi çalıır.

Çoğu kez, bir akıl hastasını iyiletirmek, onu öldürmek demektir. Ya da onu "intihar etmek".

Van Gogh, dünyaya bakan ve gören ve resminde bu gördüü, algıladıı dünyadan yola çıkarak yepyeni, özgün, kiisel bir dünya yaratan sanatçılardandır. 

Tüm büyük ressamlar gibi.
Onun yaamına bakarak resmini, resmine bakarak yaamını kavramamız zor deildir. Acı çekiyordu. Resimleri de acı çeken bir adamın resmidir.

Anari kendi içinde son derece tutarlı.
Düzensizlik kendi içinde düzenli.
Yarın deil, üç ay sonra yapacaı resmi biliyordu.
Tasarlamıtı. Eskizini yapmıtı. Kâıt üzerinde. Bir mektupta. Çünkü eli, dü gücüne, sezgiler­ ine, tek sözcükle yaratıcılıına yetiemiyordu. Bir ayda 50 yalıboya tablo yarattıında bile. 

Ama yaamı, sevinci, mutluluu bilmiyordur. Oysa, her yarattıı resim bir sevinç, bir mutluluktur. Gerçek sevincin, mutluluun elde edilmi sevinç, mutluluk olduunu bilmeyen mi var?
Ödemek gerektir, sevinci de, mutluluu da, akı da.

(ktidarsız Kafka'nın, mektuplarını, romanlarını yazarken orgazm olduuna inanan ben, iktidarsız olmayan Van Gogh'un her baarılı bulduu resmi bitirdiinde orgazm olduuna niçin inanmayayım?) 

Nietzsche, 1889'un bir günü öyle bir not dütür; "Elveda, bana izin verilenden ötesini gördüm."

Van Gogh, Nietzsche'yi aynı yıl, aynı ay, aynı gün öyle yanıtlayabilirdi: "Günaydın, bana izin verilenleri görmeye çalııyorum." 

ki deli. ki dehâ.
Birinde sözcükler, kavramlar. kincisinde biçimler ve renkler.

Van Gogh, 1936 yılma dein yaayacak olsaydı, XX. yüzyıl resim sanatı kukusuz, bambaka bir yol izleyecek, tarihi de bugünkünden farklı olarak yazılacaktı. 

Ama o, resimleri bir kez gerçekletirdiinde (yoksa dourduunda mı demeliyim?) onları unutuyordu. 

Resimleri üzerine titreyen ressamlardan deildi. Üzerine titredii resimler, üzerinde çalıı ya da kafasının içinde olup da henüz gerçekletirmedii resimlerdir. 

Mektuplarında, eski resimlerinden hiç söz etmez.
Yalnızca çalımakta olduu resimlerden ve tasarılardan söz eder.

Resmi "dourmu" ve o resimle artık/sanki bir ilgisi kalmamıtır.

Öylesi bir yaratıcılık, dourganlık içindedir ki domu çocukları deil, dourmakta olduu ve yarın douracaı yapıtlardır onu ilgilendiren. Ona acı çektiren. Onu coturan. 

Ama onlardan farklı olarak bir istei vardır: yaratma özgürlüünün kendisine verilmesi. Çünkü ancak böylece Vincent olarak kalabilir. 

Eer yaratmayı, resmini yapmayı sürdüremezse, ite o zaman gerçekten hastalıına teslim olacaktır. 

Resimde, der, beni yaamdan koparıp alacak yolu arıyorum yalnızca." 

Çou kez krallar kadar zengin olduuna inanır. "Parasal olarak deil elbet, ama (her gün aynı olmasa da), çalımalarımda kendimi tüm ruhum ve yüreimle adayacaım bir eyler bulduum için, bu yaamıma anlam kazandırdıı, esin kaynaı olduu için zenginim."

Ve ne olursa olsun yaamım yönlendirecek ii bulmu birinin, Tanrı'nın büyük armaanına kavutuunu öylesine iyi biliyorum ki kendimi bahtsızlar arasında saymam söz konusu deil."

Van Gogh, son derece açık bir biçimde gerçek kurtuluu dile getirir: "Herkesin kendi düümünü kendinin çözmesi gerek."

"Devam etmek, devam etmek, ite gerekli olan bu..." 

"Devam etmek... devam etmek.. diye yazmıtır. Ama neye devam edecektir? Yalnızlıına. Yaratmaya. Resme.
Çünkü yaamının tek dayanaı resimdir. Deliliinin tek denge öesi. 

Deliliinin tek denge öesi. 

Van Gogh'un ölüm döşeğinde kardeşi Theo'nun kulağına fısıldadığı son sözleri: "Bir cehennemde yaadım. Gittiim yerde daha kötü bir cehennem olamaz.''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder