24 Ekim 2012 Çarşamba

adalet ağaoğlu - ölmeye yatmak


ölmeye yatmak, adalet ağaoğlu'nun ilk romanıdır. cumhuriyet dönemi doçenti olan aysel'in başkent ankara'da bir otel odasında ölmeye yatmasını anlatır. aysel, ölmeye yattığı iki saat zarfında bütün yaşamını gözden geçirme, yaşadığı dönemle ve kendisiyle hesaplaşma imkanı bulur. iki saat geçtikten sonra aysel, kalkar ve oteli terkeder.

1930'lu cumhuriyetin ilk yıllarından 1960'lı ismet inönü dönemi yıllarına kadar olan siyasi dönemin bir panoraması niteliğindedir kitap. yanlış batılılaşmanın sadece tanzimat döneminde başlayıp bitmediğini 80 yıl geçtikten, cumhuriyet kurulduktan sonra bile devam ettiğini gösterir. hatta cumhuriyetin ilk yıllarında batılılaşma daha (yanlış, çarpık, sathi ve taklitten) ibarettir.

adalet ağaoğlu, ölmeye yatmak kitabını 1973'te yazmıştır. dönem şartlarına göre yeni sayılabilecek anlatım tarzları denemiştir. şöyle ki; kitapta birden fazla anlatıcı vardır. en az dört karakter hikayelerini kendi ağızlarından anlatmaktadır. bunlara ek olarak tanrı anlatıcı tekniği de kullanılmıştır.

kitapta anlatılan karakterlere kısaca göz atmak gerekirse;

dündar öğretmen: dündar bey değil, bay dündar'dır. kraldan çok kralcıdır. dolayısıyla da atatürkten çok atatürkçü. şekilcidir. ulus gazetesini takip eder. küçük bir kasabada cumhuriyetin yılmaz bir neferi gibi çalışır. devletten takdir bekler ve ulus gazetesinde de adının takdir edilenler listesinde yer almasının özlemiyle yanar tutuşur. okuluna atatürk büstü dikmenin hayalini taşır. bayramlarda çocuklara  klasik müzik eşliğinde vals ve rondo oynatır. köylüyü karşısına almaktan çekinmez, cesur bir cumhuriyetçidir. kitapta anlatılan tüm karakterlerin öğretmenliğini yapmış ve okumalarını sağlamıştır. bu yönüyle kendisiyle gurur duyar.

aysel: saçları örgülüdür. etek boyu halen dizlerinin altındadır. dolayısıyla henüz doğuludur. batılılaş(a)mamıştır maalesef. yine de anne ve babasının karşı çıkmasına rağmen okuyan idealist türk gençlğinin bir ferdidir. atatürk kızıdır. yaptığı her hareketten atatürk'ün hoşnut olup olmayacağını düşünür. medeni olmaya, çağdaş davranmaya çalışır. anne babasını doğulu oldukları, geri kaldıkları ve atatürk'ü anlamadıkları için küçümser ve onlardan utanır.

aydın: kaymakamın oğludur. galatasaray'da ortaokul okumuştur. fransızca konuşur, yazar bu yönüyle kendisini akranlarından üstün görür. üstelik medeni cesareti vardır. partilerde kızları dansa kaldıracak kadar medenidir. aysel'i,  yeterince medeni ve şehirli davranmadığı için küçümser.

ali: en beğendiğim karakterdir. köylüdür, yoksuldur ve ancak bay dündar'ın çabalarıyla ve şakir ağa'nın el vermesiyle şehirde okuma fırsatı bulmuştur. gizliden aysel'e aşıktır. ama kendini aysel'e bir türlü yakıştırmaz. sanat okulunda elektrik bölümünde okumuştur. bir dönem solculara takılarak nazım'ın şiirlerine merak salmıştır. trt'de işe başlamış sonra yönetimin düşüncelerine ters gelen tutumlarından dolayı işi bırakmış ve elektrikçilik yapmaya devam etmiştir.

adalet ağaoğlu, atatürk ve milli şef inönü döneminde yetiştirilen gençliği ve sorunlarını ele almıştır. cumhuriyet gençliği değerleriyle, gelenekleriyle kavgalıdır. ana babasını küçümser. batıyı taklitten öteye geçemez. batılı değerleri sorgulamadan, körü körüne inanır ve benimser. sistem bu gençleri cumhuriyet ideolojisine göre yetiştirir. okullarında farklı kitaplar okumaları, hocalarının sözünden çıkmaları ve itiraz etmeleri kesinlikle yasaktır. tek elden ve tek tip olarak yetiştirilirler. bütün gençler birbirine benzerdir. farklı olana tahammül yoktur.

ölmeye yatmak'ta yeni bir halk yaratmak iddiasıyla yola çıkılan tek parti dönemi ironik bir şekilde ele alınır. ağaoğlu, özellikle dündar öğretmen üzerinden ironisini güçlendirir. zira dündar öğretmenin davranışları çağdaş, ilerici, batıcı olmaktan ziyade bütün bunların kötü ve bilinçsiz bir taklididir.

dar zamanlar üçlemesinin ilk kitabı olan ölmeye yatmaktan başka yazarın bir düğün gecesi ve hayır adlı diğer kitapları bulunmaktadır. en kısa zamanda onları da okuyup burda yazmak dileğiyle.

erdal öz - gülünün solduğu akşam


yıllarca kitabın adını "gülün solunduğu akşam" olarak yanlış okumuşum. ne zaman ki okumak için kitabı elime aldım ancak o zaman fark ettim ki gülün değil gülünün, solunduğu değil solduğu akşam, imiş. iyi ki okumuşum yoksa yanlış bilmeye devam edecekmişim. bu tabi, kitabı okumanın somut faydalarından sadece biri.

gülünün solduğu akşam, erdal öz'ün okuduğum ilk kitabı. erdal öz'ün 1970'li yıllarda mamak cezaevindeyken deniz gezmiş ile olan tanışmaları sonucu, gezmiş'in öz'den kendi hikayelerini yazmasını istemesiyle ortaya çıkmış. cezaevindeki birkaç kısıtlı görüşme boyunca deniz gezmiş ve arkadaşları erdal öz'e yaşam hikayelerini, başlarından geçen olayları anlatmışlardır. erdal öz'ün niyeti ilk başlarda bunlardan bir kurgu yaparak bir roman yazmakmış, ancak öz'ün erken tahliyesi sonucu roman olacak kadar malzeme toplayamadığı için bu düşüncesi gerçekleşmemiştir. öz, roman yerine anı kitabı yayınlamaya karar vermiştir.

kitapta dar ağacına çekilen üç yiğit delikanlı deniz gezmiş, yusuf arslan ve hüseyin inan'ın anıları yer almakta. kaçış süreçleri, yakalanmaları, cezaevinde gördükleri muameleler bizzat kendi ağızlarından aktarılmakta. kitabın sonunda da gençlerin asılmaları, gençlerin avukatları ağzından aktarılmakta. tarihe ışık tutması bakımından okunması gereken bir kitap. kitabın bitiminde de gençlerin ailelerine asılmadan önce yazmış oldukları mektuplar yer alıyor. bunları okurken tabi, insan o karanlık ve dar zamanlara gidiyor ister istemez. o dönemin puslu havasında, gençlerin inançları doğrultusunda mücadeleleri biraz da kutsallaştırılarak anlatılıyor. öz, kitabında  taraf tutmaktan çekinmiyor. zaman zaman yanlı bir anlatım ve özellikle devlet adamlarını, polisleri, savcıları, askerleri, siyasileri kategorize edip basitleştirme söz konusu.

kitaptan gözüme çarpan ayrıntılar olarak;
deniz gezmiş ve arkadaşları uzun bir süre odtü yurdunu mesken tutmuşlardır. deniz gezmiş'in odtü yurdunda polisten kaçarken odtü stadının altındaki tünelden kaçışını anlattığı kısımları insan nefesini tutarak ve adeta yerinde terleyerek okuyor.

deniz gezmiş ve arkadaşları filistin'de askeri eğitim almışlardır. silah kullanma konusunda bilgi ve pratik sahibidirler.

gezmiş ve arkadaşları davalarına parasal katkıda bulunmak adına ankara'da iş bankası şubesini soyup kaçmışlardır. burdan ç-aldıkları paralarla silahlı mücadele için silah satın almışlardır.

deniz gezmiş'te inanılmaz bir öz güven vardır. yaptıklarından hiçbir zaman -dar ağacına çıkarılırken bile- pişmanlık duymamış ve davasını hiçbir zaman sorgulamamıştır. fizik olarak kuvvetli ve lider yaratılışlıdır. karizmatiktir.
gezmiş ve arkadaşları amerikan konsolosunu ve birkaç amerikan askerini kaçırıp amerika'dan fidye istemişlerdir. dönemin amerikan başkanı kendilerinin kesinlikle fidye vermeyeceklerini, türk hükümetinin de fidye vermemesini istemiştir. daha sonra kaçırılanlar fidyesiz olarak serbest bırakılmak zorunda kalınmıştır.

deniz gezmiş ve odtülü, siyasallı birkaç arkadaşı silahlı bir dağ örgütlenmesi kurmak istemişler ve bunun için silahlarını da yanlarına alarak malatya civarındaki dağlara çıkmak için yola çıkmışlardır ancak yolda köylülerin, çobanların ihbarıyla asker ve polislerle çatışmaya girmişler, çatışma neticesinde bazıları ölmüş, çoğu da yakalanarak cezaevine gönderilmiştir.

erdal öz, can yayınlarının kurucusuymuş.

kitabı bitirdikten sonra deniz gezmiş ve arkadaşlarının anlatıldığı bir belgesel aklıma düştü. o belgeseli bir an önce bulup izlemek gerek. ayrıca erdal öz'ün yaralısın kitabı da alınıp okunmalı.

son söz olarak, kitabın ilk sözü :
herkes ne zaman ölür
elbet gülünün solduğu akşam. turgut uyar.

22 Ekim 2012 Pazartesi

tezer özlü - yaşamın ucuna yolculuk


yaşamın ucuna yolculuk, tezer özlünün uzun yıllardır bende olmasına rağmen okuyamadığım ama ismen her daim aklımda olan kitabı. görünüşe bakılırsa kitap bundan sonra dilimde olacak.

tezer özlü 1940'lı yıllarda doğup 1980'li yıllarda ölmüş. kısa yaşamış, 40 yıl kadar kısa. yaşamı boyunca bir kaç kez intihar teşebbüsünde bulunmuş ama başarılı olamamış. yaşamın ucuna durmadan yolculuklar yapmış anlayacağınız. yaşamı boyunca üç kez evlenmiş. evlendiği kişilerden biri de adalet ağaoğlu'nun kardeşi. gençken avrupayı otostopla gezmiş, hızlı bir kadın tezer özlü. sisteme, kurallara, topluma meydan okumuş, feminist bir yazar. bir dönem akıl hastanesinin de misafiri olmuş kendileri. hayatla kavgalı, bilinçli ve mutsuz. asi aynı zamanda. ayakları üstünde durmaya çalışan, herkese meydan okuyan, bireyleşim macerasını tamamlamış bir kadın yani. türk edebiyatının gamlı prensesi namı diğer. edebiyatımızın oğuz atay'ı namı di-diğer. tezer özlü.

yaşamın ucuna yolculuk, tezer özlünün intihar eden italyan yazar cesare pavese'in peşinden gittiği yolculuk romanıdır. özlü, yazarın kaldığı evleri, otelleri, asansörü, sokakları, restoranları gezer, aklında pavese'in satırları. bütün avrupa'yı tek başına seyahat eder özlü. uçak korkusu vardır. otostop yapar, sıkça trene biner.  pavese'in intihar ettiği otel odasını görür ve roman biter.

kitapta, karamsar, kesif, bunaltıcı bir anlatım vardır. ilk kısımları zorlukla okuyabildim, akmadı başlarda. ancak ilk 30 sayfadan sonra  kitabın tadına varabildim. kitabı bitirdikten sonra kitabın başından hiç kalkmadan başa çevirip bir kaç sayfasını tekrar okudum, bir şeyler kaçırmış olabilirim kaygısıyla. her şeyden elini eteğini çekmiş, içinde zerre yaşama sevinci kalmamıştır yazarın. boşuna yaşar. her şey hiçbir şeydir aslında, hiçbir şeyde her şey. umudu tükenmiştir.  tek zevki pavese'in akılda dolaşan satırlarını hatırlamasıdır. yazar tanıdıklardan, istanbul'dan ve istanbul'u anımsatan her şeyden kaçış halindedir. pavese'in izinde kendi içine yapılan bir yolculuktadır özlü aslında. bütün karamsar, bulutlu anlatıma rağmen, yazarın kendine güveni tamdır ve yaptıkları konusunda kafası nettir. yaptıklarından, düşündüklerinden en ufak bir suçluluk veya pişmanlık duymaz.

 ilk kez tezer özlü okumama rağmen yazarın anlatımını ve özellikle dilini çok sevdim, diğer romanı olan çocukluğun soğuk geceleri'ni de hemen sipariş ettim. kim bilir belki bir gün onu da buradan yazarım.

tezer özlü, geç oldu biliyorum ama seni tanıdığıma memnun oldum.