ahmet ümit- beyoğlu’nun en güzel abisi
roman, ahmet ümit tarafından 2013
yılında yazılmıştır. polisiye bir romandır.
yılbaşı gecesi, tarlabaşı’nda
öldürülen bir mafya mensubunun cinayetini çözme çabası, romanın konusunu
oluşturur. cinayeti çözmekle görevli kişiler; -ahmet ümit’in diğer romanlarında olduğu gibi- başkomiser nevzat, yardımcıları ali ve zeynep
komiserdir.
romandaki tarlabaşı tasvirleri,
sokak hayatı, sokakların görünmez kuralları, mafya arasındaki racon kesmeler, hesaplaşmalar,
gece hayatı, gazinolar, eğlence hayatı, mafya alemindeki efsane aşklar, kadın
savaşları, madde bağımlısı çocuklar… akılda kalıcı bir anlatımla, okuyucu
zihninde hayat buluyor.
romanı okurken aklıma önceki
yıllarda izlediğim ejder kapanı filmi
geldi. bu filmde uğur yücel başkomiseri, kenan imirzalıoğlu ve berrak tüzünataç
da yardımcılarını oynuyordu. film ile roman arasındaki benzerlikler dikkatimi
çekince romanı bitirdikten sonra film ile ilgili, netten şöyle kabaca, bir araştırma yaptım. filmin
senaryosundaki karakterlerin daha önce yazılmış olan ahmet ümit romanlarındaki
karakterlerden aparılmış olabileceği ile ilgili birkaç yazıya rastladım. hafızamın
beni yanıltmamış olmasına sevindim.
genel olarak cinayetin işleniş
biçimini, komiserin çözmeye dair çabalarını, katili ortaya çıkarmaya dair
ipuçlarını zekice ve yaratıcı bulmadığımı söylemeliyim. katilin kimliği ve
cinayeti neden işlediği de beni tatmin etmedi açıkçası. ahmet ümit’in üslubunun
da yaratıcılıktan uzak olduğunu ifade
edeyim. bir olay yeri kamerasına yansıyanlar edasıyla anlattığı romanına bir
yaratıcı yazarlık sosu, bir kurgu çeşnisi katmayı becerememiş zannımca. yani
romanı okuduğumuzda polisiye olması ve diğer romanlarıyla aynı olan
kahramanlarını bir tarafa bırakırsak; metin bize ahmet ümit’e ait olduğunu fısıldamıyor.
ahmet ümit kendine ait bir üslubu
olduğunu, bu romanda okuyucuya gösteremiyor. bu yönüyle bana yaratıcılıktan ve
üsluptan yoksun bir roman gibi geldi; beyoğlu’nun
en güzel abisi.
romanla ilgili beni rahatsız eden
diğer bir şey de; romanın ismi: beyoğlu’nun
en güzel abisi. yazar romanın birden fazla yerinde kendisiyle özdeşleştirdiği
roman kahramanı başkomiser nevzat’a bu
sıfatı uygun görüyor. bunun kendisine beyoğlu esnafı tarafından verilmiş bir
lakap olduğunu gerçeklikten uzak bir anlatımla anlatmaya, okuyucuyu buna inandırmaya
çalışıyor. ben ise bunun yazar ahmet ümit’in
kendi romanında, kendi piar’ını yapması olarak okudum nedense. yazarın “beyoğlu’nun
en güzel abisi” sıfatını, bundan sonraki hayatında anılmak istediği bir lakap
olarak kurguladığını düşünüyorum. nitekim bu şüphem de gerçeğe dönüşmüş
durumda. sosyal medyada, orda, burda ne
zaman ahmet ümit adı geçse; hemen
arkasından “beyoğlunun en güzel abisi” ünvanı yapıştırılır oldu. kendi doğal
mecrasında, kendiliğinden oluşabilecek bir “tanımlamaya” yazarın bile isteye ve
göstere göstere müdahalesi, yazarın kendisine verilecek sıfatı bile okuyucuya bilinçli
olarak dayatma çabası bana ahlaki, -en hafif tabiriyle- şık gelmedi açıkçası.
romanı okurken ve sonrasında edindiğim
izlenim; ahmet ümit, romanı çok satsın ve gündem oluştursun diye türkiye’de ne
kadar netameli konu varsa hepsini romanına boca etmeye
çabalamış. bu yönüyle yazarın bu romanını, sinemamızın düşünceli çocuğu
mahsun kırmızıgül’ün filmlerine de benzetmedim desem yalan olur. mahsun kırmızıgül
de filmlerinde toplumun ne kadar kanayan yarası, ne kadar ihmal edilen mevzusu varsa işlemeye bayılır ya…
bu iddiamı desteklemek adına;
romandan çıkardığım bazı temaları başlıklar halinde kısaca sıralayayım:
gezi
parkı: sokak
çocuklarının ağzından gezi parkı direnişi. geziye katılanlar çok cesurlarmış,
yiğitlermiş, kahramanlarmış. tarlabaşı'ndaki çocuklar, kendilerine mesken
tuttukları gezi parkında artık uyuyamıyorlarmış; çünkü ağaçlardan gezi direnişi
sırasında ölen kişilerin sesleri, uğultuları sabaha kadar parkı inletiyormuş. (geziye
selam)
6-7
eylül olayları:
1955 yılında, demokrat parti iktidarında kıbrıs’taki türklere, rumlar tarafından yapılan zulme tepki olarak başlatılan
ve iki gün süren istanbul’daki rum, ermeni ve yahudi azınlıklarının
dükkanlarını, evlerini, mallarını talan olayları. yazar sevgilisi evgenia’nın
teyzesini yurtdışından getirerek romanına konuk etmiş ve ondan 6-7 eylül
tecrübelerini kısa ve yüzeysel olarak, çeşni babında aktarmıştır. (avrupa’ya, azınlıklar’a,
gayr-ı müslimler’e selam)
namus
cinayetleri-kadına şiddet: babadan
zengin bir stk yöneticisi kadın aktivist, tarlabaşı’nda kurduğu sığınma evinde;
şiddet gören ve/veya namus cinayetine
kurban gitme ihtimali olan kadınları, evsiz çocukları, eşcinselleri,
travestileri -velhasıl ne kadar toplum mağduru kişi varsa- ücretsiz, vicdan namına kabul ediyor. bu ev o
kadar renkli, mutlu, huzurlu ki… (sokak çocuklarına, feministlere, kadın/namus
cinayetlerine, lgbt’ye selam)
kentsel
dönüşüm: tarlabaşı’nın
kentsel dönüşümü kapsamında ortaya çıkan rant üzerinden iktidar eleştirisi. mafya üyeleri,
evleri mahalleliden cebren, hile ve tehditle alıyor, sonradan bu evleri
ederinin çok üstünde bir müteahhide müteahhitlere satıyor, olan gariban
mahalleliye oluyor. tepedekilerin ise keyfine
diyecek yok… (iktidarı sevmeyen
bütün muhalif güçlere selam)
özetleyecek olursak; romanda
biraz gezi parkı, biraz azınlıklar bağlamında 6-7 eylül olayları, biraz evsiz
kadınlar, kadına şiddet, namus cinayetleri, lgbt hakları, biraz sokak
çocukları, biraz tarlabaşı, biraz kentsel dönüşüm, rant. çokça herkese selam
çakma, göz kırpma gayreti ve telaşı, çokça iktidar eleştirisi…
yukarıda zikrettiğim başlıklar
sadece ilk bakışta dikkatimi çeken başlıklar. daha titiz bir çalışmayla bunlar
derinleştirilebilir. kanımca ahmet ümit, toplumun ne kadar çok kanayan yarası
varsa, romanına malzeme olarak kullanmaya bir hayli heveslidir. Bunun
arkasında yatan motivasyonun birden fazla sebebi olabilir. bu her şeyi anlatma
çabası, romanı dağınık kılmış, romanı bütünsel bir yapıdan ziyade, parça parça kolajlardan
oluşturulmuş bir yamalı bohçaya dönüştürmüştür.
ez cümle, beyoğlu’nun en güzel abisi romanına baktığımda zekice kurgulanmış
bir cinayet romanından çok, her tarafa
mesaj verme kaygısıyla oluşturulmuş, siyasi alt metni olan bir roman görüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder