24 Ekim 2012 Çarşamba

erdal öz - gülünün solduğu akşam


yıllarca kitabın adını "gülün solunduğu akşam" olarak yanlış okumuşum. ne zaman ki okumak için kitabı elime aldım ancak o zaman fark ettim ki gülün değil gülünün, solunduğu değil solduğu akşam, imiş. iyi ki okumuşum yoksa yanlış bilmeye devam edecekmişim. bu tabi, kitabı okumanın somut faydalarından sadece biri.

gülünün solduğu akşam, erdal öz'ün okuduğum ilk kitabı. erdal öz'ün 1970'li yıllarda mamak cezaevindeyken deniz gezmiş ile olan tanışmaları sonucu, gezmiş'in öz'den kendi hikayelerini yazmasını istemesiyle ortaya çıkmış. cezaevindeki birkaç kısıtlı görüşme boyunca deniz gezmiş ve arkadaşları erdal öz'e yaşam hikayelerini, başlarından geçen olayları anlatmışlardır. erdal öz'ün niyeti ilk başlarda bunlardan bir kurgu yaparak bir roman yazmakmış, ancak öz'ün erken tahliyesi sonucu roman olacak kadar malzeme toplayamadığı için bu düşüncesi gerçekleşmemiştir. öz, roman yerine anı kitabı yayınlamaya karar vermiştir.

kitapta dar ağacına çekilen üç yiğit delikanlı deniz gezmiş, yusuf arslan ve hüseyin inan'ın anıları yer almakta. kaçış süreçleri, yakalanmaları, cezaevinde gördükleri muameleler bizzat kendi ağızlarından aktarılmakta. kitabın sonunda da gençlerin asılmaları, gençlerin avukatları ağzından aktarılmakta. tarihe ışık tutması bakımından okunması gereken bir kitap. kitabın bitiminde de gençlerin ailelerine asılmadan önce yazmış oldukları mektuplar yer alıyor. bunları okurken tabi, insan o karanlık ve dar zamanlara gidiyor ister istemez. o dönemin puslu havasında, gençlerin inançları doğrultusunda mücadeleleri biraz da kutsallaştırılarak anlatılıyor. öz, kitabında  taraf tutmaktan çekinmiyor. zaman zaman yanlı bir anlatım ve özellikle devlet adamlarını, polisleri, savcıları, askerleri, siyasileri kategorize edip basitleştirme söz konusu.

kitaptan gözüme çarpan ayrıntılar olarak;
deniz gezmiş ve arkadaşları uzun bir süre odtü yurdunu mesken tutmuşlardır. deniz gezmiş'in odtü yurdunda polisten kaçarken odtü stadının altındaki tünelden kaçışını anlattığı kısımları insan nefesini tutarak ve adeta yerinde terleyerek okuyor.

deniz gezmiş ve arkadaşları filistin'de askeri eğitim almışlardır. silah kullanma konusunda bilgi ve pratik sahibidirler.

gezmiş ve arkadaşları davalarına parasal katkıda bulunmak adına ankara'da iş bankası şubesini soyup kaçmışlardır. burdan ç-aldıkları paralarla silahlı mücadele için silah satın almışlardır.

deniz gezmiş'te inanılmaz bir öz güven vardır. yaptıklarından hiçbir zaman -dar ağacına çıkarılırken bile- pişmanlık duymamış ve davasını hiçbir zaman sorgulamamıştır. fizik olarak kuvvetli ve lider yaratılışlıdır. karizmatiktir.
gezmiş ve arkadaşları amerikan konsolosunu ve birkaç amerikan askerini kaçırıp amerika'dan fidye istemişlerdir. dönemin amerikan başkanı kendilerinin kesinlikle fidye vermeyeceklerini, türk hükümetinin de fidye vermemesini istemiştir. daha sonra kaçırılanlar fidyesiz olarak serbest bırakılmak zorunda kalınmıştır.

deniz gezmiş ve odtülü, siyasallı birkaç arkadaşı silahlı bir dağ örgütlenmesi kurmak istemişler ve bunun için silahlarını da yanlarına alarak malatya civarındaki dağlara çıkmak için yola çıkmışlardır ancak yolda köylülerin, çobanların ihbarıyla asker ve polislerle çatışmaya girmişler, çatışma neticesinde bazıları ölmüş, çoğu da yakalanarak cezaevine gönderilmiştir.

erdal öz, can yayınlarının kurucusuymuş.

kitabı bitirdikten sonra deniz gezmiş ve arkadaşlarının anlatıldığı bir belgesel aklıma düştü. o belgeseli bir an önce bulup izlemek gerek. ayrıca erdal öz'ün yaralısın kitabı da alınıp okunmalı.

son söz olarak, kitabın ilk sözü :
herkes ne zaman ölür
elbet gülünün solduğu akşam. turgut uyar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder