2 Şubat 2013 Cumartesi

abdulhak şinasi hisar- ali nizami bey'in alafrangalığı ve şeyhliği



abdulhak şinasi hisar, bir röportajında "ali nizami bey'in alafrangalığı ve şeyhliği" romanını kısa bir zaman diliminde yoğunlaşarak değil de belki 16 sene boyunca aralıklarla ve aklına geldikçe yazdığını söyler.

bu roman, hisar'ın toplamda yazdığı üç romandan sonuncusudur. önceki romanlarına benzer ve farklı tarafları vardır. benzer yönleri olarak; bu roman da bir portresi denemesidir. ali nizami bey portresi. bu romanın anlatıcısı da yazardır ve bu romanda da yazar çocukluk hatıralarını kaleme almaktadır. önceki romanlarından farklı yönleri olarak; kurgusu sayılabilir. ilk iki roman çok sayıda pasajlardan oluşmasına rağmen, bu roman sadece iki bölümden oluşmaktadır.

ilk bölümde ali nizami bey'in alafrangalığı konu edilmektedir. ikinci bölüm de ise tahmin edileceği gibi ali nizami bey'in şeyhliği anlatılmaktadır.

döneminin tipik bir alafrangası olan ali nizami beyin merakları ve ilgi alanları olarak; kumar merakı, resim merakı, çiçek merakı,  kuş ve av merakı, balık avı merakı, alafranga musikisi merakı, at merakı, araba merakı, kadın merakı , giyim kuşam merakı ve övünmek merakı zikredilebilir. ali nizami bey, hayat canlısı, her anından zevk alan, kendini seven, beğenen biridir. cömerttir, parasının hesabını tutmaz. çapkındır, iki çocukları olmasına rağmen karısından bu yüzden ayrılır. (hisar'ın roman karakterlerinin ortak özelliklerinden birisi de eşlerinden ayrılmış olmalarıdır) ali nizami bey, çok varlıklı ve mesut bir hayat yaşamasına rağmen işleri ters gitmeye başlar. bütün mal varlığını, köşklerini, dükkanlarını ve arazilerini satmak zorunda kalır. 

ali nizami bey, artık her şeyini kaybetmiştir. çamlıca'da camları kırık, damı dökük bir bektaşi tekkesi açmış ve "bektaşi babası" olmuştur. sokaklarda üzerindeki kendinden büyük cüppesi ve ayağındaki lastik mest ayakkabısıyla gezmektedir. ne yazık ki açmış olduğu bu bektaşi tekkesinin tek müdavimi vardır; konaktaki kahyası hüseyin ağa. ali nizami bey, yoksulluk ve sefalet halinde girdiği bu ömrünün ikinci yarısında halinden gayet memnundur. mutluluğu ve huzuru bulduğunu söylemektedir. sırtındaki dünya yükünden tamamen kurtulmuştur, artık eşyanın ve paranın esiri değildir. 

ali nizami bey'in ömrünün son zamanlarında yolda, vapurda etrafındakilere, yüksek sesle bektaşi ilahileri, tasavvuf şiirleri okuduğu görülmüş. ta ki bir süre sonra kafayı iyice sıyırıp tımarhaneye kaldırılmıştır. abdulhak şinasi hisar da romanı bu şekilde nihayete erdirmiştir.

"ali nizami bey'in alafrangalığı ve şeyhliği" bir bütün olarak değerlendirildiğinde roman olarak nitelendirilmeyebilir. gerekçe olarak da; olay kurgusunun hareketsiz oluşu, çatışma unsurlarından yoksun oluşu, yazarı tarafından roman olarak kurgulanmamış oluşu, kahramanın zamansız ve keskin bir şekilde delirişi ve ölüşü, hikayenin birden kesilmesi, gibi nedenler sayılabilir.

"ali nizami bey'in alafrangalığı ve şeyhliği" abdulhak şinasi hisar'ın yazmış olduğu son romanıdır. hisar, bundan sonra roman yazmayı bırakmış, bunun yerine biyografiler, denemeler, antolojiler ve monografik yazılar keleme almayı tercih etmiştir.

abdulhak şinasi hisar- çamlıca'daki eniştemiz


abdulhak şinasi hisar, ilk romanı olan "fahim bey ve biz"i 1941 yılında, ikinci romanı olan "çamlıca'daki eniştemiz"i  ise bir yıl sonra yani 1942 yılında yazmıştır. hisar'ın yazdıklarını roman olarak görmediğini, hatıralarını hikaye şeklinde yazdığını söylediğini önceki yazımızda dile getirmiştik.

çamlıca'daki eniştemiz romanında, hacı vamık bey bir portre olarak çizilmek istenmektedir. hacı vamık bey, yazar anlatıcımızın çamlıca'daki eniştesidir. hisar'ın her üç romanında da anlatıcı yazardır ve yazar da çocukluk yıllarındaki gözlemleri ekseninde hikayesini aktarmaktadır. dolayısıyla hisar'ın; ben aslında hatıralarımı hikayeleştiriyorum demesi anlamlıdır.

çamlıca'daki eniştemiz romanı, teknik özellikler bakımından tam olarak roman sayılmayabilir. kitap 27 bölümden oluşturulmuştur. bölüm başlıklarından bazıları olarak; eniştemizin korkuları, deli eniştemiz ve yemekler, eniştemiz ve arabistan, eski çamlıca, beyoğlu gecelerimiz, çamlıca'da günler geceler, sayılabilir. kitap bir bütün olarak roman gibi okunmaya da, birbirinden bağımsız pasajlar olarak da okunmaya müsaittir. abdulhak şinasi hisar, uzun cümleler kurmaya bayılır.  sıralı uzun cümleleri birbirilerine "ve" bağlaçlarıyla hiç yüksünmeden, çekinmeden bağlar. hisar, sözünün bittiğini gösteren nokta işaretini ancak 16 satırdan sonra aklına getirir. 

hacı vamık bey, etrafında "deli" diye anılmaktadır. yazar da "deli eniştemiz" demektedir. romanın ilk bölümü  de deliliğe ayrılmıştır. bu bölümde deliliğin vasıfları ve delilik felsefesi yapılmaktadır. çamlıca'daki eniştenin deliliği ise; tez canlı olmasından, çocuk heyecanı taşımasından, yerinde duramamasından, ağırbaşlı olmamasından, çabuk hiddetlenmesinden, en ufak şeylerden mutlu olmasından ve bir sürü batıl inanca (hurafeye) sahip olmasından kaynaklanmaktadır. deli enişte, cinlere, uğura- uğursuzluğa, berekete- bereketsizliğe, adak adamaya, perilere, falcılara ve fal baktırmaya inanır.

deli eniştemız hacı vamık bey de "fahim bey ve biz" romanındaki fahim bey gibi toplum tarafından hor görülmekte ve anlalşıl(a)maktadır. yalnız aralarında bir fark vardır. fahim bey, olumlu özelliklerinin ön planda olduğu bir hülya, düşünce adamıdır. hacı vamık bey ise öyle değildir. olumsuz özellikleri daha fazladır. çıkarcıdır, ancak babasının mirasıyla ve devlet kapısında kendisine kefil olmasıyla hayatını idame ettirebilir. arabistan'a devlet göreviyle birkaç kez gitmesinden kaynaklı olarak konuşmasında arapça kelimeler, atasözleri, söyleyişler kullanmaktan özellikle zevk alır. köşkünde tespihlerden, arapça kur'an el yazmalarından, rahlelerden, kandillerden müteşşekil bir özel odası vardır. başı sıkıştığı zamanlarda bu odaya kapanıp dua eder, namaz kılar. etrafından dini bütün biri gibi görünmeye çalışmasına rağmen, arada bir şarap içmekten, dostlarıyla kumar oynamaktan ve karısından ayrılma nedeni olan hizmetçilere sarkıntılıktan ve dışarıda da zamparalık yapmaktan geri durmaz. anlayacağınız kötü bir dindar adam portresidir deli eniştemiz. 

romanda çamlıca tasvirleri genişçe yer almaktadır. çamlıca'daki hayat, konak hayatı, köşk hayatı bütün ayrıntılarıyla dile getirilmektedir. eski istanbul'u, çamlıca'yı, üsküdar'ı, beyoğlu'nu tanımak ve bunları abdulhak şinasi hisar'ın akıcı ve zengin türkçesinden okumak bu dünyada tadılması gereken nimetlerden bir olsa gerektir. romanı okurken, ikinci meşrutiyet'teki sosyal hayat; eski istanbul'daki konak hayatı, eğlence hayatı, ünlü yemek lokantaları, çamlıca gezmeleri, gözümüzde adeta canlanır gibi olur. 

deli eniştemizin bir diğer uzmanlık alanı da yemeklerdir. hisar, adını sanını duymadığımız yemekleri, duymayı günümüzde unuttuğumuz malzemelerle birlikte zikreder. konaktaki mutfak işlerini, konaktaki çalışanları, halayıkları, laları, kalfaları, bahçıvanı, seyisi, hizmetçileri, ahretlikleri, evlatlıkları tanıma fırsatı buluruz roman boyunca. hisar, yemek adabını, misafir ağırlama adabını, köşkte yatıya kalma durumlarını, yazlık, kışlık bahçe gezintilerini, bahçede yaşama fırsatı bulan hayvanları, kuşları, yetişen çiçekleri, ağaçları etraflıca ve acele etmeden anlatır.

çamlıca'daki deli eniştemiz hacı vamık bey, ömrünün sonuna doğru yaptığı zamparalıklardan dolayı eşi tarafından terk edilir. çok sevdiği koca köşkte artık yalnız kalmıştır. son zamanlarında kendini iyice saldığı ve köşkte kadınlı, kızlı toplantılar tertip ettiği görülür. köşk hayatı onu artık mutlu etmemektedir. deli eniştemiz, son nefesini koca köşkteki yalnız yatağında verir. 

abdulhak şinasi hisar bir önceki romanı "fahim bey ve biz"deki gibi kitabın son iki bölümünü yaşlılık ve ölüm hakkındaki düşüncelerine tahsis etmiştir. deli enişte'nin hikayesini bırakan yazar, kendi tespitlerini ve aforizma niteliğindeki sözlerini kitabına "son" olarak kurgulamıştır.