cengiz aytmatov, kırgız edebiyatının en büyük ve en çok tanınan yazarıdır şüphesiz. romanlarını ne yazık ki rusça yazar. rusça yazması ülkesinde bugüne kadar var olan asimilasyon politikalarının en güzel tezahürüdür. ne var ki aytmatov, yazdıklarıyla bu sömürü politikalarına en güzel ve en etkili cevabı vermektedir. aytmatov, eserlerinde mutlaka ulusal bilinçe ait hikaye, efsane, destan, halk hikayesi, türkülere yer verir. eserlerinde yazarın milli bir kırgız bilinci aşılamaya çalıştığı rahatlıkla görülebilir.
beyaz gemi, aytmatov'un okuduğum ikinci kitabı. ilk kitap olarak gün olur asra bedel veya bazı çevirilerde -gün olur yüzyıl olur- kitabını okumuştum. bu eserinde de sıkı bir komünizm eleştirisi ve milli değerlere sahip çıkmanın gerekliliğinin altı kalın çizgilerle çizilmişti. aytmatov'un anlatım dili akıcı, zengin ve oldukça sade diyebilirim. okurken sıkılmak bir tarafa kitabın derinliklerine inmek çok kolay. eserlerini kurmaca hikayelerle oluşturmasına rağmen, alt metinleri okunduğunda ideolojik bilinç aşılama gayesi (özellikle milli duyuş, düşünüş) tespit edilebilir.
beyaz gemi, çoğunlukla çocuk kahramanın ağzından anlatılmıştır. kahramanımız 8 yaşındadır ve ne yazık ki adını bilemeyiz. roman boyunca "çocuk" diye bahsedilir kendisinden. çocuğun ağzından yazılmış olması anlatım dilinin sade ve basitliğini dolayısıyla da çocuksuluğunu, saflığını, naifliğini, doğallığını beraberinde getirir. çocuk ana, babası tarafından bebek yaşında terk edilmiştir. çocuğa dedesi mümin (hamarat mümin) bakmaktadır. romandaki rol dağılımı nettir. bütün iyi hasletler (dürüstlük, çalışkanlık, hamaratlık, alçakgönüllülük, geleneklere saygı) dede mümin'de toplanmıştır. bütün olumsuz özellikler (sahtekar, acımasız, tembel, maneviyatsızlık, gelenekleri hiçe sayma) mümin'in damadı urazkul'da toplanmıştır.
roman boyunca çocuk, kendisini terk eden babasının gemici olarak çalıştığı bir beyaz geminin gelip kendisini yaşadığı bu yerden alıp götüreceğinin hayalini kurar. çocuk bütün sıkıntıların üstesinden beyaz gemiyi hayal etmekle gelir.çocuk beyaz gemi ile babasını özdeşleşmiştir. beklediği aslında belki de beyaz gemi değil de babasıdır.
romanda söz edilmesi gereken unsurlardan biri de "geyik ana" efsanesidir. kırgızlar'ın soylarının tükenmesi geyik ana tarafından engellenmiştir. kırgız boyundan kalan son kız ve erkek çocuğunu geyik ana büyütmüştür. böylelikle eski refah günlerine kavuşan kırgızlarda, geyik kutsal hayvan sayılmış ve bu sevgi abartılınca kırgızlar, ölen büyüklerinin mezarlarına -ne yazık ki- geyik boynuzu dikmeye başlamışlar. tahmin edileceği gibi geyiklerin soyu kısa bir sürede tükenmeye yüz tutmuştur. kırgızları tarih sahnesinde tutan geyikler artık kırgız topraklarında yaşamaz olmuştur. kitabı okuduğumda beni en çok etkileyen trajedi bu zıtlık olmuştu. ya da kaderin cilvesi veya merhametten maraz doğar denebilir.
son olarak, okuduğum beyaz gemi 2005 elips yayınları baskısında çok fazla dizgi yanlışı, imla ve yazım yanlışı olduğunu söylemeden edemeyeceğim. bu yanlışlar okurken can sıkıntısına yol açıyor tabiiyetle. sonraki baskılarında düzeltilmiştir umarım. bu arada unutmadan, kitabı okumanızı hararetle öneririm.