rasim özdenören'in en bilinen eserlerinden biridir "gül yetiştiren adam". roman boyunca iki paralel anlatım söz konusudur. bunlar aynı zamanda birbirine taban tabana zıt dünyaların da anlatımıdır.
ilk hikayede modern hayatlar mevzu bahistir. metropol hayatı, kentteki yüzeysel, kokuşmuş, samimiyetsiz ilişkiler, gayr-ı meşru ilişkilerdir anlatılan. modern zaman mutsuz insanlarının hikayeleri ön plandadır. geleneğinden kopmuş, batıyı taklit eden, konuşmasını yabancı kelimelerle süslemeye çalışan insanlar vardır bu hikayede. bu insanlar sosyetede yaşarlar. erkeklerin ve kadınların eşlerinden başka olarak, yedekte tuttukları sevgilileri vardır, eşleri de bundan haberdardırlar ama söylemezler. hikayenin anlatıcısı ile sitare adlı kişi arasında bir gayr-ı meşru ilişki vardır. hikayenin sonunda sitare intihar eder. sitare'nin intihar etmesi, yaşadığı hayatın, çevresinin kendini artık tatmin etmemesi ve sitare'nin kendini sürekli mutsuz hissetmesi nedeniyledir. sitare, ruhen boşlukta gezmektedir. çare olarak da intiharı seçmiştir. ilk hikayeyi modern yaşam- kent- tüketim- tatminsizlik- samimiyetsiz ilişkiler- inanma ihtiyacı ve nihayetinde de çözüm: intihar şeklinde özetleyebiliriz.
ikinci ve kitaba ismini veren asıl hikaye ise "gül yetiştiren adam"ın hikayesidir. kahramanımız kurtuluş savaşından sonra dindar, inançlı arkadaşlarının rejim tarafından asıldığına şahit olmuş ve buna tepki olarak da evine kapanmış ve kendini gül yetiştirmeye adamıştır. romanda geçen "gül" bir metafordur. rejimin yok etmeye çalıştığı fikirler, inançlar "gül" metaforuyla diriltilmeye çalışılır. ihtiyar adam kendini kapattığı evinde 50 yıl boyunca vaktini ibadetle, okumayla ve zikirle geçirmektedir. bu süre zarfında neredeyse sayılı kişilerle görüşür. bahçesinde güzel kokusu her tarafa yayılan güller yetiştirir. bilindiği gibi edebiyatımızda "gül" peygamber efendimiz'i simgeler. "gül" kurtuluştur, huzurdur, mutluluktur. ihtiyar adam kurtuluş savaşı sonrası kurulan devletle, rejimle, diktayla gül yetiştirerek mücadele etmekte ve tek başına onurlu bir duruş sergilemektedir. "gül yetiştirme" işini ihtiyar adamın kendini yetiştirmesi, kendini çürümeden, bozulmadan koruması, zorla modernleştirilmeye ve sekülerleştirilmeye çalışılan sosyal hayatta ayakta kalma mücadelesi olarak da okuyabiliriz.
gül yetiştiren adam, bir gün torunun isteğini kıramayarak 50 yıldır kendini kapattığı evinden çıkarak torunuyla sabah namazını kılmak için camiye gider. ne var ki uğruna bu kadar mücadele verdiği, bir çok arkadaşını uğruna dar ağacına gönderdiği fötr şapkanın camideki birinin başında olduğunu görür, çılgına döner. orada bulunanlara nutuk çeker ve der ki: kardeşlerim! siz dış görünüşünüzle nasrani'lere benziyorsunuz, hıristiyanlar gibi giyiniyorsunuz. dışardan bakan bir kimse sizin müslüman olduğunuzu anlayamaz. dışı kafir olan birinin zamanla içi de kafir olur. siz ne giyerseniz o olursunuz. kimlere benzemeye çalışırsanız onlar gibi olursunuz !
gül yetiştiren adam kendisiyle bir iç muhasebeye de girişir. bu güne kadar kendini toplumdan soyutlamış olarak yaşaması ona ve topluma ne kazandırmıştır ? bunu yapmakla bir savaş(ım) mı vermiştir? yoksa savaştan mı kaçmıştır? aktif iyi olmak varken pasif iyilik ne kadar iyidir ?...
rasim özdenören'in cumhuriyet dönemi iktidarının muhafazakar insanlara yaşattığı sıkıntılara, zulümlere yazın alanında bir haşiye düşmek amacıyla yazdığı "gül yetiştiren adam" romanı halen islami camiada büyük bir teveccühle okunmaktadır.
rasim özdenören'in cumhuriyet dönemi iktidarının muhafazakar insanlara yaşattığı sıkıntılara, zulümlere yazın alanında bir haşiye düşmek amacıyla yazdığı "gül yetiştiren adam" romanı halen islami camiada büyük bir teveccühle okunmaktadır.