28 Temmuz 2012 Cumartesi

cengiz aytmatov - beyaz gemi




cengiz aytmatov, kırgız edebiyatının en büyük ve en çok tanınan yazarıdır şüphesiz. romanlarını ne yazık ki rusça yazar. rusça yazması ülkesinde bugüne kadar var olan asimilasyon politikalarının en güzel tezahürüdür. ne var ki aytmatov, yazdıklarıyla bu sömürü politikalarına en güzel ve en etkili cevabı vermektedir. aytmatov, eserlerinde mutlaka ulusal bilinçe ait hikaye, efsane, destan, halk hikayesi, türkülere yer verir. eserlerinde yazarın milli bir kırgız bilinci aşılamaya çalıştığı rahatlıkla görülebilir.

beyaz gemi, aytmatov'un okuduğum ikinci kitabı. ilk kitap olarak gün olur asra bedel veya bazı çevirilerde       -gün olur yüzyıl olur- kitabını okumuştum. bu eserinde de sıkı bir komünizm eleştirisi ve milli değerlere sahip çıkmanın gerekliliğinin altı kalın çizgilerle çizilmişti. aytmatov'un anlatım dili akıcı, zengin ve oldukça sade diyebilirim. okurken sıkılmak bir tarafa kitabın derinliklerine inmek çok kolay. eserlerini kurmaca hikayelerle oluşturmasına rağmen, alt metinleri okunduğunda ideolojik bilinç aşılama gayesi (özellikle milli duyuş, düşünüş) tespit edilebilir.

beyaz gemi, çoğunlukla çocuk kahramanın ağzından anlatılmıştır. kahramanımız 8 yaşındadır ve ne yazık ki adını bilemeyiz. roman boyunca "çocuk" diye bahsedilir kendisinden. çocuğun ağzından yazılmış olması anlatım dilinin sade ve basitliğini dolayısıyla da çocuksuluğunu, saflığını, naifliğini, doğallığını beraberinde getirir. çocuk ana, babası tarafından bebek yaşında terk edilmiştir. çocuğa dedesi mümin (hamarat mümin) bakmaktadır. romandaki rol dağılımı nettir. bütün iyi hasletler (dürüstlük, çalışkanlık, hamaratlık, alçakgönüllülük, geleneklere saygı) dede mümin'de toplanmıştır. bütün olumsuz özellikler (sahtekar, acımasız, tembel, maneviyatsızlık, gelenekleri hiçe sayma) mümin'in damadı urazkul'da toplanmıştır.

roman boyunca çocuk, kendisini terk eden babasının gemici olarak çalıştığı bir beyaz geminin gelip kendisini yaşadığı bu yerden alıp götüreceğinin hayalini kurar. çocuk bütün sıkıntıların üstesinden beyaz gemiyi hayal etmekle gelir.çocuk beyaz gemi ile babasını özdeşleşmiştir. beklediği aslında belki de beyaz gemi değil de babasıdır.

romanda söz edilmesi gereken unsurlardan biri de "geyik ana" efsanesidir. kırgızlar'ın soylarının tükenmesi geyik ana tarafından engellenmiştir. kırgız boyundan kalan son kız ve erkek çocuğunu  geyik ana büyütmüştür.  böylelikle eski refah günlerine kavuşan kırgızlarda, geyik  kutsal hayvan sayılmış ve bu sevgi abartılınca kırgızlar, ölen büyüklerinin mezarlarına -ne yazık ki- geyik boynuzu dikmeye başlamışlar. tahmin edileceği gibi geyiklerin soyu kısa bir sürede tükenmeye yüz tutmuştur. kırgızları tarih sahnesinde tutan geyikler artık kırgız topraklarında yaşamaz olmuştur. kitabı okuduğumda beni en çok etkileyen trajedi bu zıtlık olmuştu. ya da kaderin cilvesi veya merhametten maraz doğar denebilir.

son olarak, okuduğum  beyaz gemi 2005 elips yayınları baskısında çok fazla dizgi yanlışı, imla ve yazım yanlışı olduğunu söylemeden edemeyeceğim. bu yanlışlar okurken can sıkıntısına yol açıyor tabiiyetle. sonraki baskılarında düzeltilmiştir umarım. bu arada unutmadan, kitabı okumanızı hararetle öneririm.
                                                                                                                   

3 Temmuz 2012 Salı

necip fazıl kısakürek - edebiyat mahkemeleri


edebiyat mahkemeleri kitabı, necip fazıl'ın türk edebiyatından belirlediği şahsiyetleri mahkemeye çıkarıp, sanık sandalyesine oturttuğu kitabıdır. 

sorguladığı kişiler; tevfik fikret, mehmet akif, yahya kemal ve nurullah ataç'tır. üstad necip fazıl, orjinal bir fikir olan bu sorgulamayı ve savunmaları yazarların kendi yazdıkları ve hakkında yazılanları birebir alıntılayarak gerçekleştirir. tabi son olarak da kendi düşüncesini söyleyerek onları yargılar. üstadın bütün sorguladığı kişileri acımasızca eleştirdiği ve hatta yer yer istiskal ettiği de gözümden kaçmadı. bunu üstadın şairliğinden kaynaklı egosuna vermek gerek galiba. 

necip fazıl'ın mehmet akif hakkında söylediği küçük şair tesbiti katılmadığım ve şiddetle karşı çıktığım bir yargıdır.

kitapta ayrıca doğu edebiyatını oluşturan arap, fars ve mısır edebiyatlarının büyük şairlerinden övgüyle söz eder. bu yazarların kısa otobiyografik bilgilerine ve tanıtıcı şiirlerine yer verir.

kitabın son kısmında ise necip fazıl'ın  genelde dil, özelde ise türkçe hakkındaki görüşlerine yer verilmiştir.
                                                                                                          

2 Temmuz 2012 Pazartesi

roger garaudy - islamın vadettikleri


rahmetli roger garaudy'yi  ancak vefatı nedeniyle okuma fırsatı buldum ve şimdiye kadar okumadığım için de üzüldüm doğrusu. bazı yazarların okunması için ölmeleri gerekirmiş, demek ki garaudy de onlardan biri. vefatı dolayısıyle hem kitabını okumam, hem hakkında sosyal medyada çıkan haberleri takip etmem hem de abonesi oldugum gercek hayat dergisinin kapak konusu olarak roger garaudy'yi seçmesi, garaudy ile dolu dolu bir hafta geçirmemi sağladı diyebilirim. islamı seçtikten sonra batı medeniyetini amansızca ve içeriden sağlamca eleştirmesi garaudy'nin en kayda değer yönlerinden biri. ayrıca israilin ipliğini pazara seren "israil, mit ve terör" kitabı da sabırsızlıkla okumayı gözlediğim kitaplarından biri. garaudy'i bir kez daha rahmet ve minnetle anıyorum.

kitaptan notlar:
* batı medeniyati tesadüfi bir medeniyettir. "yunan mucizesi" efsanesi ortaya atılmasının sebebi doğu medeniyeti ve kaynaklarını görmezden gelmek ve inkar etmektir.
*yunan medeniyetinin akıl babaları ve mirasçıları binlerce yıllık mısır medeniyetidir.
* dünya üzerinde büyük dinlerden hiçbirinin doğmadığı tek kıta avrupa'dır.
* doğu medeniyeti yapınca "istila", batı medeniyeti yapınca "fetih" ve " keşif"  olur nedense.
* batı insanlık tarihinin en büyük canisidir.
* dinler arası diyalog bir an önce başlamalıdır.
* batı medeniyeti kendinden olmayanı barbar ve esaret için doğmuş olarak görür.
* efendimizin vefatından 633-645 'e kadar, kısa zaman zarfında filistin, suriye, mezopotamya ve mısırda arab üstünlüğü hızlı bir şekilde ilerledi.
* tarık'ın ispanya zaferi 711 yılında gerçekleşmiştir. zulum altındaki halk tarık ve arkadaşlarını kucaklamıştır. arabistandan gelen bir avuç asker iber yarımadasında yaşayan 15 milyon insana nasıl dinleri olan islamı kabul ettirmişlerdir. islam dini silah zoruyla kabul ettirilen bir din değildi.
* küçük cihad, islamı din düşmanlarına karşı savunmak, büyük cihad ise nefse arzulara bencilliğe karşı girişilen savaştır.
*ebubekir, ömer, osman ve ali'den sonra emeviler iktidarın dini yönünden ziyade siyasi yönüne ilgi duydular.emevilerle birlikte islam hilafeti, arap imparatorluguna dönüşmüştür.
* sufiler hiçbirşeye sahip değillerdir, hiçbirşey de onlara sahip değildir.
* reklamcılık, en lüzumsuz şeyleri bile ihtiyaçmış gibi gösterme sanatıdır.
* batıda aşk edebiyatının önemli bir kısmı evlilik dışı aşkı yüceltir.
* batı medeniyeti izlediği yolun tek gerçek yol olduguna iman eder. bu yolun yakınlıgına ve uzaklıgına göre toplumları, gelişmiş veya az gelişmiş olarak tasnif eder.
* avrupa barbar bir cehaletten, alim bir barbarlığa geçmiştir.
* efendimizin hadisi, alimin mürekkebi, şehidin kanından daha mukaddestir.
* el me'mun 815'te bağdatta beytul hikme'yi kurdu.
* müslümanlar evrensel kültüre imanlarıyla en büyük katkıyı yapmışlardır.
*insan kendi arzusundan ziyade ilahi iradeyi tatmin etmeye çalışmalıdır.
* robenson ile hay bin yakzan'ı kıyaslamak son derece yersizdir. robenson adaya kendiyle birlikte ferdiyetçiliğini, silahını, tabiata hükmetme hırsını ve hakimiyeti altına aldığı cuma üzerinde iktidar olma arzusunu götürmüştür. hay bin yakzan doğu medeniyeti mahsulü, robenson ise batı medeniyeti ürünüdür.
*islamda tüm sanatlar camiye, cami de ibadete götürür.
* esas olarak şiirden oluşan islam edebiyatı, temelinde nebevi, kur'ani bir şiirdir.
* bütün ilahi kitaplar şiirdirler. allah'tan bahseden gerçek anlamda bir teoloji şiirsel olmak zorundadır; çünkü ifade edilemeyen, görünene indirgenemeyeceği gibi, kavramlara ve akıllara da indirgenemez.
* kendimizden vazgeçmediğimiz müddetçe kendi gerçek varlığımızı keşfetmemiz mümkün değildir.
* goethe, iran şairi hafız hakkında " hafız, kendimi senle mukayese etmek mi, ne delilik" der.
* stendhal, "haçlı seferlerimizde doğu karşısında asıl barbarlar bizlerdik. gelenegimizde asil olan ne varsa hepsini bu haçlı seferlerine ve ispanyanın müslümanlarına borçluyuz." der.
* batı, vestfalia anlaşmasının maddeleri arasına islam medeniyetini "milletler" halinde parçalamayı koymuştur
*batı başkalarının durumunu belirlemeye ve onlar hakkında yetki vermeye kendini yetkili sanmaktadır.
* ingiliz yazar toynbee, doğu meselesinin öncelikle bir batı meselesi oldugunu söyler.
                                                                                       


semih gümüş - modernizm postmodernizm


türk edebiyatının yetkin ve usta eleştirmenlerinden semih gümüş'ün kitabı modernizm ve postmodernizm: edebiyatın dünü ve yarını kitabı, genel bir modernite, modernizm, postmodernizm tanımlarından sonra, türk edebiyatının bu kavramlarla olan tecrübesini sorgulayan bir kitaptır.
yazar semih gümüş , "türk edebiyatı modernizmini tamamlayamadan postmodernizme geçiş yaptı" tesbitiyle kitabını özetler niteliktedir.

kitaptan notlar:
*modernizm türkiye'de 1950'li yıllarda ortaya çıkmıştır.
*postmodernizm türkiye'de 1980'li yıllarda ortaya çıkmıştır ve kendini şiirden çok düzyazılarda özellikle de roman türünde göstermiştir
*türkiye'de modernizmin başladığı yıllar olarak 1950'lı yıllar sayılmalıdır. seçimlerde demokrat parti milli şef ismet inönü'yü devirmiş ve türk demokrasi hayatında önemli bir dönüm noktası olmuştur. sanatta, edebiyatta, toplumsal hayatta  genel bir rahatlama ve özgürlük havası meydana gelmiş,  yeni ve özgür ifadeler, yeni yazım teknikleri görülmeye başlanmış, kültürel açılımlar hız kazanmıştır.
*türkiye'deki modernizm cereyanı yahya kemal, nazım hikmet, ahmed hamdi tanpınar, yusuf atılgan ve vus'at o. bener çizgisinde devam eder.
*dünyadaki modernist yazarlar james joyce, virginia woolf, kafka,  musil,  faulkner ve becket sayılabilir.
*arkaik dil şiire, çağdaş, modern dil ise düzyazıya aittir.
*çağdaş türk şiirinin ilk büyük şairi yahya kemal sayılmalıdır. eski biçimler içerisinde yeni bir şiir dili meydana getirmiştir.
*türk eleştiri dünyasında ilk akla gelen eleştirmen nurullah ataç, ikincisi ise fethi naci'dir
*cumhuriyet dönemi yazın geleneğinde okunması gereken yazarlar; tanpınar, nahit sırrı orik, abdulhak şinasi hisar ve yaşar kemal'dir.
*orhan pamuk'u postmodern romancı olarak ilk tanıtan berna moran'dır. halbuki orhan pamukun ilk romanı "cevdet bey ve oğulları" klasik bir romandır.
*türkiye'de postmodern metinler olarak; ihsan oktay anar, bilge karasu ve hasan ali toptaş sayılabilir.
* türk edebiyatı henüz modernizmini tamamlayamadan postmodernizmle tanışmıştır.